Her yaprağı,düşerken tutuldu
henüz dalından,tazecik.
Her harfi bir buğday tanesi kadar sarı
onca keşmekeş içinde yüzünü anlatan
emekçi defterimin.
şehrimde yorgun yüzün,
okkalı bir sevdayı çağırıyor hüzün..
Yanında isyankar;
sığınıyor yalnızlığına tenimin.
Kehribar renine boyanmış şiirlerinde,
bir başak tanesi kadar uzuyor boyum;
sesimse bir oktav daha inceliyor;
bilesin diye yanında olduğumu
gecenin hamağında okuduğun şiirlerinin.

Hakkımda

Fotoğrafım
"O'na ulaşmak istedim mi ilkin kendi adamlarımın silahlarına takılıp daha öteye gidemiyordum" Franz KAFKA

2 Şubat 2010 Salı

arşenin dansı

“İşte sana böyle bir hayat eşi gerekli “ derken ; ayakkabısının uzun kurdelesini boynuna dolayan genç kadın çoktan seçimini yaparak tavana asılı kalmıştı bile..
Sonrasında boşaldı içi.İçine itmekten kendisini ,o kadar tıkanmıştı ki;boğazı düğüm düğüm,gırtlağı suskun.Çığlık atmalıydı.Bu sefer sessiz olmayan,gürül gürül bir çığlık.Yalnızlığını da söküp çıkaracak yüksek frekansta bir çığlık;çığ gibi büyüyen,yapım eki ile kulakları sağır eden..
Çığlığın peşisıra gelen sessizlik.Arkasından başlayan müziği duymalıydın;o ritmi..Arşenin kemanın gövdesindeki dansını izlemeliydin.Ne kadar büyülü bir etkiydi anlatamam sana.Mavi eteğine dolanan kuşağını çözmeye başladığında başladı müzik sessizlikle birlikte.Sonra bulutlar geldi yavaş yavaş.Önce mavi, sonra grileşen bulutlar ; rüzgara rağmen direnip dağılmayan bulutlar.Evet üzerimizdeydi fırtına öncesi ama korkmuyordum ben;sen yanımda olmasan da başa çıkabilirdim bu gelip gitmelerle.Oturup burada fırtınanın gelişini beklemeyecektim biliyordum..Gideceğimden o kadar emindim ki;çözülmüş kuşağı bağlayacak bir yelkenim bile hazırdı açık denizlere çevirmiş yüzünü..
Sensiz bir yolculuk olacaktı biliyordum ama müziği sen de duyabilirdin.Çığlık kesildi artık,sessizlik de sustu.Birazdan tayfaları atlatıp,kemanı,mavi eteklerimi ve içimden çıkan her şeyi yükleyip tekneye ,yola çıkacağım..

....Önce veda etmeliyim sahnedeki sanatçıya ve şeytanın kemancısına..

Ayakkabılar hiç eskimemişti.Çünkü genç kadın onları hiç giymedi..Süslü bir kutunun içinde gelmişti topuklu,el yapımı,lacivert ayakkabılar.Önce yakmaya çalıştı genç kadın şöminede onları.Acısı ancak ateş ile söndürülebilirdi;canı çok yanıyordu.Tüm vücudunu kaplamıştı yılların yorgunluğu ve vefasızlığı..Sonra müzik başladı ; içine aldı genç kadını.Yıllarca çalmaktan parmakları nasır tutmuş; yadigar kemanı artık uzanıp alamayacak kadar yorgun hissediyordu kendisini.Üzerini örten kumaş parçasını soyup çıkarıp;mavi eteğini giymek istedi..Etek,kuşağı çözülüp tekneye yüklenmişti bile..Gecikmişti.
O’na düşen artık lacivert denize bırakmaktı kendisini; yaklaşan fırtına öncesi..Keskin,soğuk o koyu mavi kadifeye..

1 yorum: