Her yaprağı,düşerken tutuldu
henüz dalından,tazecik.
Her harfi bir buğday tanesi kadar sarı
onca keşmekeş içinde yüzünü anlatan
emekçi defterimin.
şehrimde yorgun yüzün,
okkalı bir sevdayı çağırıyor hüzün..
Yanında isyankar;
sığınıyor yalnızlığına tenimin.
Kehribar renine boyanmış şiirlerinde,
bir başak tanesi kadar uzuyor boyum;
sesimse bir oktav daha inceliyor;
bilesin diye yanında olduğumu
gecenin hamağında okuduğun şiirlerinin.

Hakkımda

Fotoğrafım
"O'na ulaşmak istedim mi ilkin kendi adamlarımın silahlarına takılıp daha öteye gidemiyordum" Franz KAFKA

5 Şubat 2010 Cuma

kalemimdeki çözülüşün rahatlığı *

Şaşkınlığımın yanında,hüzün de bıraktım ardımda sana biliyorum;seni terk edip gitmek istemedim karanlığın içinde öylece..
“hepimiz güçsüzüz aslında” demiştin,ağzını şişeden tam anlamıyla çekerken.Gitmemi istemiyordun;anlamsız sorular sorup,aklımı karıştırmaya çalışıyordun kendince.Yanılıp da gitmemem için.Yanında olmamı istiyordun;sanki uzun süredir aradığın birisi gibiydim.Yanıbaşında oluşum yetmiyordu sana.Yarını istiyordun benden;öteki günü ve diğer günleri de. “niye gidiyorsun ki?”diyordun.Daha yığınla yapacağımız şey vardı sana göre.Oysa ki;birgün önce beni tanımıyordun bile..
Belki de hiç düşünmemiştin bunu; birgün önce beni tanımadığını yani.Şaşkındın sen de en az benim kadar.Oysa ki bir ömür geçirmişiz, farkında olmadan tanıyormuşuz birbirimizi paralel yaşamlarımızdan.
Zaman meselesi değildi bu,yaş da değil..Doğru ya da yanlış hiç değil.Sadece benim bahanem bu,gitmemi zorlaştırmaman için uydurduğum.
..Ardından yürümek istedim aslında;hayatımın neresindeydin?Karar vermeye gücüm yetmeyecekti;biliyordum ve sen döndün,geldin benden önce.Uzattığımda tutunman için elimi;gitmek istemediğini anladım..ve yukarıya çektim seni.Gelişin mutlu etti beni.Hele ki düşmemiştin ya!Nihayet yanımdaydın işte..
Karar veremedik bir süre;yan yana olmanın telaşını yaşıyorduk belki.Ayrılmak için bir araya gelmiştik ama;ayrılığı beceremiyorduk bir türlü.
Oturduğun kayanın yanında olmalıydım belki ben de .Sana anlatacak bir öyküm vardı.Dinleyeceğinden emin bir o kadar da karasız..durdum yanında.Sen de biliyordun gitmek istemediğimi;ama ayrılış vakti idi..
“Gitme!” dedin;sonundaki ünlemin doğru olup olmadığını umursamadan..Özleyişin,gözlerindeydi konuşurken.Garip ama özlüyordun beni.Bir telaş vardı içinde saklı;ama çaresizliğini omzundaki başım hissetti;sen de gidiyordun çünkü..
-Söylemiştin;gerilen lastik,her ikimizin de canını yakacaktı kopunca-
Bırakıp gitmek istemedim seni;öyküsü tamamlanmamış bir kayalıkta.
Gözlerimi kapattığımda,bakışlarınla anımsıyorum seni;bir fincan çayın yanındaki sohbetin ile..
Kimbilir sen nasıl anıyorsun beni?Bir şarkının adında belki;bir babanın kızını kucaklayışındaki uykusuzlukla.Belki de bir kehribar kokusunda;gecenin çiyi ile karışmış..
Söyleyecek o kadar çok şey var iken sana;keşkelerle vakit öldürüyorum şimdi.Elimde bir sızı,sana el yazması bir mektup kadar yakın bu şehirde.

(*)Yanında çözülmekten korktuğum için;dinlemene engel oldum,yarım bıraktığım öyküyü..Ancak kağıtların arkasından seslenebildim sana ;yetişmiyor sesim..Uzaktasın bir yüzyıl kadar..

3 yorum:

  1. pişmanlık bu kadar güzel anlatılamazdı dostum. çok sevdim bu yazını..

    YanıtlaSil
  2. pişmanlık..kesinlikle Elena ;)

    YanıtlaSil