Her yaprağı,düşerken tutuldu
henüz dalından,tazecik.
Her harfi bir buğday tanesi kadar sarı
onca keşmekeş içinde yüzünü anlatan
emekçi defterimin.
şehrimde yorgun yüzün,
okkalı bir sevdayı çağırıyor hüzün..
Yanında isyankar;
sığınıyor yalnızlığına tenimin.
Kehribar renine boyanmış şiirlerinde,
bir başak tanesi kadar uzuyor boyum;
sesimse bir oktav daha inceliyor;
bilesin diye yanında olduğumu
gecenin hamağında okuduğun şiirlerinin.

Hakkımda

Fotoğrafım
"O'na ulaşmak istedim mi ilkin kendi adamlarımın silahlarına takılıp daha öteye gidemiyordum" Franz KAFKA

12 Ocak 2010 Salı

3.Basamak

Çünkü güneş karşıdaki apartmanların arkasından doğuyor ve sadece olduğum yerden güzel görünüyor , birçok yeri denedim bu şehirde, gecenin bu saatinde ..Bu üçüncü basamaktan güzeli yok..En konforlusu hatta..Şu karşıdaki iki adam da aynı fikirdeler ama ben daha önce geldim onlardan..Hem,bu gece sıra benim.Sıramı kimseye kaptırmam.Hele ki konu güneş olunca..En önde olmak zorundayım.
O’nu hayal etmek, gerçeğe dönüştürmeden sadece duyduklarımla yetinip kahramanım yapmamak belki de en iyi fikirdi. Ama artık çok geç idi.Belki tüm bunları düşünürken üçüncü basamakta onun yanında oturuyor olmasaydım,evet hayal etmek mümkün olabilirdi daha geç olmadan.Ama onun şarabından yudumluyordum;çakmağıyla açmaya çabaladığı plastik mantarlı şarap şişesinden..Hava ayaz,hatta buz gibiydi..Ama artık hikayenin sonuna gelmiştik.Aşk yoktu,ilişki,sadakat,alış-veriş,sevişmek,sarılmak..Hepsi konusunda anlaşmıştık olmamalarına dair.Aramızda hiçbir şey olmayacaktı artık.Sadece bu gece son bir kez daha güneşi doğuracaktık birlikte;üçüncü basamağın efendisi olarak karşıdaki iki adama sigara verecektik ve o soğukta donsak da birbirimize sarılmayacaktık.Çünkü biz artık yoktuk…
Hiç sormadığım sorular vardı ona. Nedenlerini,niçinlerini bugün bile merak etmediğim sorular.Sorsam yanıtlar mıydı,onu da bilmiyordum.Ben soru sormaktan hoşlanmıyordum,o da soru sorulmasından..Zaten tüm o sorulardan kaçtığı için benim yanımda değil miydi-ya da ben onun yanında-.Belki ben de sorulardan kaçıyordum kimbilir!Sormam,yanıtını bilmem gereken bir yığın sorudan..
..gözleri çok canlıydı o gece.Dört saat sonra güneşle birlikte büyünün bozulup,basamakların balkabağına;benim dilenci kıza,kendisinin kurbağaya dönüşeceğini çok iyi biliyordu.Buna rağmen garip bir ışıltı vardı gözbebeklerinde.Sanki güneşle birlikte başka bir şey de gelecekti;ayrılığımız dışında.beklediğimiz neydi;ikimiz de biliyorduk sanki..
Beni o yüzden seviyordu belki;onunla beklediğim için,onu dinlediğim için..Kuştüyü yorganımın altında uyumaktansa onunla bu basamakta günü beklediğim için..
Evet,günü bekliyorduk..Yanmasını;yanarak bizi ısıtmasını..
Bekçi düdükleri ile yerimizden sıçradığımızda gün ağarmaktaydı..Karşıdaki iki çiroz adamın horultuları geliyordu basamaklardan..
En iyisi şimdi ayrılmak;şehir uyanmamışken..En iyisi şimdi ayrılmak;henüz ne olduğunu anlamadan,uykusuzluğun sersemliği ile..günü karşılarken.
Derin bir uyku ile unutur insan her şeyi,her şeyleri..En iyisi uykuluyken ayrılmak..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder