Her yaprağı,düşerken tutuldu
henüz dalından,tazecik.
Her harfi bir buğday tanesi kadar sarı
onca keşmekeş içinde yüzünü anlatan
emekçi defterimin.
şehrimde yorgun yüzün,
okkalı bir sevdayı çağırıyor hüzün..
Yanında isyankar;
sığınıyor yalnızlığına tenimin.
Kehribar renine boyanmış şiirlerinde,
bir başak tanesi kadar uzuyor boyum;
sesimse bir oktav daha inceliyor;
bilesin diye yanında olduğumu
gecenin hamağında okuduğun şiirlerinin.

Hakkımda

Fotoğrafım
"O'na ulaşmak istedim mi ilkin kendi adamlarımın silahlarına takılıp daha öteye gidemiyordum" Franz KAFKA

13 Ocak 2010 Çarşamba

Günaydın Sevgili Milena

“Milena’ya Mektuplar”..Neredeyse evde, kafamın yanında bırakıp almıyordum yanıma.İyi ki almışım;sabah sabah bakıyorum ,bir zamanlar altını çizdiğim satırlarına kitabın yeniden.
Arabalı yaşam,biraz uzaklaşmış olduğum kitaplarıma,açık hava kahvaltılarına ,biraz da kendime yöneltti sanıyorum beni.Sonuncusu dışındaki yönelimlerime itirazım yok ne yalan söyleyeyim.Evde bir köşeye koyup da hayatımın kalan kısmında-tekrar- okuyacağım dediğim kitaplarımı,uzun bir unutuştan sonra hatırlamak iyi geldi bu hafta.Trafiğe,şehrin keşmekeşine ve hızlı giden onca otomobile karşı durup her sabah,ofisin karşısındaki parkta oturup kitap okumak,zamanı doldurmak;belki bir şişeye,belki bir poşete.Bir çantaya ya da..Dolmasını beklerken bir-iki satır okumak;sonra da okumayı ne kadar özlediğimin farkına varmak.
Kafam yine devreye girecek biraz daha düşünmeye devam edersem.O,biraz sarsıldı son yıllarda.Parklardan,bahçelerden pek hoşlanmıyor;alıp onu dışarı çıkarmamı,gezdirmemi pek sevmiyor.Evde bırakıyorum onu,her sabah beni uğurluyor.”Beni bırak” diyor..”..müziğim ile kitaplarımla,yıkanacak,ütülenecek çamaşırlarımla..evimde,huzur içinde..Sen git-gel;akşam olunca ben evdeyim zaten.Dolaba kapatman ,çöpe atman falan da gerekmiyor beni.Uslu ve çalışkan olacağıma söz veriyorum tüm gün.Tüm gün boyunca,sen gelene kadar.Hafta sonu istersen alır beni götürürsün;başını alır gidersin istersen!”
Tüm bunları duyduktan sonra artık onu işe getirmiyorum.
Kafasızlığımın sabah mahmurluğunda bir kedi ziyaret etti masamı az önce.Belli ki yeni doğum yapmış;lohusa..Sadece yüzüme baktı,baktı.”Hani bu insanın kafası!” der gibiydi gözleri.Çok önemsemedim onu;nasıl olsa az sonra bırakıp gidecek beni.Ben,içtiğim çay ile kalacağım masada,parkın ortasında..O , yavrularına gidecek,anlatacak ;”bugün,kafası yoktu;bir insan gördüm!”.Yavrular şapşal! “Anne ne diyor?Açız bizzzz”
Kedilerin yaşamı..Yıllarca kedi besleyip,büyüttükten sonra bir kedinin benimle dalga geçmesi pek hoşuma gitmedi tabii ki.Kafamın yüzünden hep!
Umursamıyorum gerçi artık kafamı.Sıcak evinde rahat,uykusunda,yemeğinde,huzurlu..Sekiz saatlik bir ayrılık gün boyu;sonrası bana kalıyor.Böyle kaçamaklarla,sabah kahvaltısı yazıları yazdırıyor bana.
Az sonra gri gökyüzünden başlayacak yağmur damlaları inmeye.Kafam da yok ıslanacak bu sefer..Belki Moleskine ıslanır biraz;kalemimin kurşunu dağılır.Kedi kaçar;zira suyu pek sevmez onlar..Ben de yediğim gevrekle içtiğim çayın parasını ödeyip kalkarım almam gereken uzun yola doğru..En az sekiz saatlik koşturmaca,daralmaca,..
Nisan geldi belki artık sen de gelirsin be bahar!Senin rengin gri değildi böyle.O kadar da sandık sandık sakladık seni tüm kış boyunca;özgür günleri için güzel İzmir’in..E gel Artık !

Nisan '09// Bornova

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder